Yıllarca Medeniyetten Uzak Yaşayan İnsanlar

Gelişen Dünya ve “medeni” saydığımız şehirlerin yarattığı baskı, yoğun çalışma temposu, betonlar arasına hapsedilmişlik sebebiyle her fırsatta doğaya kaçmayı düşünmez miyiz? Hatta bir çoğumuz bu kaçamakları bir adım öteye taşıyıp tamamen doğanın içinde bir hayat düşüyle yaşarız. Önce deniz kıyısında bir kasaba derken hayaller bizi bir dağ köyüne, oradan da ormanın içinde, yolu olmayan bir kulübeye kadar sürükler.

Biz böyle hayaller kurmaya devam edelim, bazılarımız bu hayallerini gerçekleştirmek için çaba göstersin, harekete geçsin, Dünya üzerinde onlarca yıl doğanın içinde, dış Dünya’dan habersiz yaşayan insanların hikayeleri de geride kalanlara ilham vermesin mi?

Kabilenin Son Üyesi – Indio Do Buraco

Yıllarca Medeniyetten Uzak Yaşayan İnsanlar – Yolda Kal

Yaklaşık yirmi sene önce Brezilya yetkilileri muhtemelen daha önce hiç iletişim kurulmamış bir kabilenin son kalan üyesini keşfeder. Kabilesindeki herkesin kaçak kesim yapan oduncular tarafından öldürüldüğü düşünülüyor. Yaşadığı bölgede yaptığı evlerde saklanmak için kuyu kazdığı gözlenmiş. Bu sebeple Indio do Buraco – Kuyu Adamı adıyla ünlenmiş.

Bu garip duruma karşı ne yapacaklarına karşı iyice düşünüp taşınan yetkililer kabilenin son üyesiyle iletişime geçmeye karar verirler. Bu karşılaşma pek düşündükleri gibi gitmez. Ekipten birisi adamın attığı okla göğsünden yaralanır.

Daha önce de bu tip durumlarda kurtarılan kızılderililerin modern dünya ile karşılaştıktan sonra hastalıklar sonucu öldükleri de bilinmektedir. Yetkililer bu kabilenin son adamını kendi halinde bırakmaya karar verdikten sonra yaşadığı bölgenin 50 km çapındaki araziden geçişleri tamamen yasakladı. 20 yıldan uzun süredir kabilesinin son ferdi olarak yaşayan Kuyu Adamı’nın 28 Ağustos 2022 yılında doğal sebeplerden dolayı öldüğü açıklandı.

San Nicolas Adasının Yalnız Kadını

son-kadin-nicolas

1835 yılında Kaliforniya yetkilileri Channel Adalarının en uzak köşesinde bulunan küçük bir ada olan San Nicolas’taki tüm kızılderililerin adadan tahliye edilmesine karar verdi. Bu kararın sebebi Los Angeles’ın 85 km batısında yer alan adanın kızılderili kabilelerinin savaşlarıyla adeta lanetlenmiş olmasıydı. Adanın tahliyesi esnasında bir kadın çocuğunun kayıp olduğunu söyleyerek adadan uzaklaşmayı reddetti ve adanın iç kesimlerine doğru kaçmayı başardı. Yaklaşık yirmi sene boyunca kadını gören olmadı.

1853 yılında av gezisine çıkan bir grup bu kadına rast gelir. Kadın çocuğunu bulamamıştır. Konuştuğu dili kimse anlamasa da içten gülüşü ve canayakın tavırları ile çevresindekileri etkilemiştir. Avcılar kadını anakaraya götürdüklerinde kadın gördükleri karşısında hayrete düşer. Maalesef modern dünyaya katılan kadın yedi haftanın sonunda dizanteriden yaşamını yitirir. (Kaynak: Kaliforniya Misyon Merkezi)

Savaştan Kaçan Baba ve Oğlu

baba-ogul-mirror-co-uk

Vietnam savaşı zamanında Tra Kem köyünde Ho Van Thanh adında bir adam karısı ve üç çocuğu ile birlikte yaşarmış. Amerika ve Vietnam arasındaki çatışmalar arttıkça Ho Van’ın da endişeleri artmaya devam etmiş. Bir gün karısı ve iki oğlu gözünün önünde bir mayın patlaması sonucu ölünce 42 yaşındaki adam hiç düşünmeden 2 yaşındaki oğlunu alarak cangıla kaçmış ve saklanmaya başlamış. Savaşın bittiğinden habersiz bir şekilde bu gizli saklı hayatlarını tam 40 sene boyunca sürdürmüşler.

2013 yılının Ağustos ayında çevre köydeki işçiler bir kumaş parçası ve ağaç kabuklarından kıyafetleri ile bir adam görünce yetkililere haber vermişler. Beş saatlik bir araştırma sonucu 82 yaşındaki Ho Van ve 41 yaşına gelmiş oğlunu bulan yetkililer de duruma oldukça şaşırmışlar. Ho Van olanları ve yerel dili çat pat da olsa hatırlayabildiği kadarıyla yetkililere olan biteni anlatmış. 40 yıl boyunca cangılın içinde meyve, sebze toplayarak ve mısır yetiştirerek hayatta kalan baba-oğul bir ağaca yaptıkları kulübede yaşamlarını sürdürmüş.

Bulunduktan sonra her ikisi de modern dünyaya uyum sağlamaları için psikologlar tarafından gözlem altına alınmış. (Kaynak: Mirror)

Alaska’da 30 Sene Yalnız Yaşayan Proenneke

Yıllarca Medeniyetten Uzak Yaşayan İnsanlar – Yolda Kal
Proenneke evinin girişinde.

Uzun süre donanmada görev alan ve sonrasında dizel motor tamircisi olarak çalışan Richard Proenneke oldukça sıradışı bir emeklilik kararı aldı. Alaska’nın yüksek dağlarında yer alan İkiz Göller (Twin Lakes) adlı bölgede inşa ettiği ahşap kulübesinde 30 yıl boyunca yalnız bir hayat sürdü.

Proenneke ailesini bir kaç kez görmek için uzun ve tehlikeli yolculuklara çıkmış olsa da 30 yılının çok büyük kısmını Alaska’nın vahşi doğasında yaşayarak geçirdi. Avlanarak, balık yakalayarak ve çevresindeki doğanın döngüsünü izleyerek zamanını geçiren Proenneke aynı zamanda yaşamından kesitlere ait film kayıtları da aldı. Daha sonra bu görüntüler “Alone in the Wilderness” adlı PBS belgesel serisi için düzenlenip yayınlandı. Yazdıkları bir kaç kez kitap olarak yayınlanan bu yalnız adam tuttuğu hava durumu kayıtları ile meteorolojistlere de yardımcı olmuştur. (Kaynak: Wiki)

Sibirya Ormanlarında Saklanan Aile

Sibirya'da her şeyden izole bir hayat... | Fotoğraf: Wiki
Sibirya’da her şeyden izole bir hayat… | Fotoğraf: Wiki

1978 yılında Sibirya’nın balta girmemiş ormanlarında araştırma gezisine çıkan Rus jeolojistler aradıkları değerli mineraller yerine 40 yıldır gözlerden uzak yaşayan altı kişilik bir aileye denk gelirler.

Karp Lykov ve ailesi Sovyetler Birliği’nde uzun süre eziyet görmüş “Eski İnananlar” adlı tutucu Rus Ortodoks mezhebine mensuptur. Bolşevik Devrimi sırasında inançları yüzünden eziyet gören, bu mezhebe üye çok sayıda aile Sibirya’ya kaçmak zorunda kalmıştır. Lykov ailesi de bu dönemde Sibirya’ya kaçanlar arasında yer almaktadır. 1936 yılında komünist devriyelerden birisi gözleri önünde kardeşini öldürünce Lykov karısı ve iki çocuğu ile birlikte ormanların derinliklerine doğru kaçmaya karar verdi.

Yanlarına bir kaç parça eşya ve biraz da tohum alarak medeniyetten gitgide uzaklaşan aile Moğolistan sınırına 150 km mesafede bir bölgeye yerleşti. İki çocukları daha olan aile bulundukları yerde yetiştirebildikleri, çevreden toplayabildikleri yiyecekler ile hayatlarını idame ettirdi. Sibirya’nın derinliklerinde, sert ve acımasız bir doğanın kucağında yaşanan hayat asla kolay olamaz. Aile üyeleri çoğu zaman açlıkla baş etmek zorunda kalmışlar. 1961 yılında kendi payına düşen yiyeceği çocuğuna verdiği için açlığa daha fazla dayanamayan anne hayata gözlerini yummuş.

Dış Dünya’dan tamamen soyutlanmış bir hayat yaşayan ailenin Ay’a inildiğinden, 2. Dünya Savaşı’nın olduğundan haberleri bile yok. Streç film gibi günlük hayatımızın bir parçası olan malzemeler bile aile üyelerini şaşırtmaya yetiyor. Zaman içinde en genç çocukları kendi aralarında kullandıkları son derece farklı bir lehçe geliştirmiş. Çevrede yaşayanlar bile bunun Rusça olduğunu zar zor farketmişler. Jeolojistlerin ilk ziyaretinin ardından zaman içinde aile bu dışardan gelen yabancılara alışmaya ve güvenmeye başlamış. Her şeyden uzak evlerini ve yaşamlarını terketmeyi reddeden aile zaman zaman da olsa tuz, ufak tefek gıda gibi hediyeleri kabul etmeye başlamış.

İlk karşılaşmanın üzerinden bir kaç sene geçtikten sonra dört çocuğun üçü yetersiz beslenme sonucu böbrek yetmezliğinden hayatını kaybetmiş. Diğeri de zatürreden dolayı yaşama veda etmiş. Sert bir şekilde tedaviyi reddeden aile “İnsan Tanrı’nın sunduğu, uygun gördüğü hayatı yaşar” inancına sıkı sıkı bağlı kalmıştır.

1988’de ölen babanın ardından ailenin son üyesi Agafia Lykova tek başına aynı yerde yaşamına devam etmekte. 70 yaşındaki kadın ömrü boyunca yaşadığı yerin dışına adım dahi atmamış. (Kaynak: Smith Sonian dergisi)

 

CEVAP VER

Yorumunuz
Adınız

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.