Yürüyerek Seyahat :1000 km ve Sonrası

Yürüyerek seyahat etmek ilk defa deneyimlediğim fakat vazgeçmeyeceğim bir tutkuya dönüştü. Sonunda hedefimize ulaştık. Hatta fazlasını bile yürüdük.

Yola ilk çıktığımız zaman hedefimiz Tiran’a kadar yürüyerek seyahat etmeyi planlamıştık. Tiran’a vardığımızda zamanın ne kadar çabuk geçtiğini farkettim. Arkama bakınca ise ne kadar uzun yolu yürüyerek seyahat ettiğimi gördüm. Garip bir ruh hali. Haritayı önümüze koyduk ve önümüzde daha ne kadar çok yolun keşfedilmek üzere beklediğini gördük. Hiç düşünmeden yeni hedefimizi Üsküp olarak belirledik.

Sırbistan‘da başlayan yürüyerek seyahat, Arnavutluk‘un el değmemiş vahşi güney doğasını keşfetme fırsatını yakaladık. Ohrid gölü üzerinde yamaç paraşütü ile uçtuk. Resen’de harika bir jazz konserine dahil olduk. Makedonya‘nın sakin ve iyiliksever köylerini keşfettik. Daha da güzeli tüm yolumuz boyunca farklı insanlar tanıdık, ilginç yaşam hikâyeleri dinledik.

Ve bütün bunların sonunda Üsküp’e vardık. Yürüyerek seyahat burada son bulmayacaktı elbet. Fakat ilk adımların son durağı oldu. Üzüntü ile karışık mutluluk sebebi.

Üsküp’e vardığımız zaman Sandrine ile ortak tepkimiz “1000 km bu kadarcıkmıymış?” oldu. Bulunduğumuz konuma bakıyorum da dün gibi başladığımız gün. Gözümü kapatıyorum, düşünüyorum, her günümüz bir diğerinden farklı, hareketli ve dolu dolu geçmiş.
Eski tren yolundan yürüyerek seyahat ettik, yüzlerce tünelden geçtik, nehirleri takip ettik, kanyonları aştık, ovalara hayran kaldık, dağların arasındaki patikalarda kaybolduk, göllerin kıyısından yürüdük, yüksek eğimli yollarda ağlaya sızlaya yorulduk, susuz kaldık, 2 metrelik yılanların çevremizde dolaşmasına alıştık, böcek sokmalarına şaşırmayı unuttuk, haritamızı kaybettik, vahşi köpekler saldırdı, 15km yürüdükten sonra ağlamaya başlarken 25km yürümek zorunda kaldık.

Doğanın bir yandan tahrip edilirken diğer yandan kendisini nasıl da yenilediğine tanık olduk.
Yağmur, kar, dolu, rüzgar, kızgın güneş dahil her türlü hava şartında yola devam ettik.

Arnavutluk Cacabeze
Cacabeze, Arnavutluk

Tarlalarda, sokak arasında, yol kenarında, terkedilmiş binalarda, su arıtma tesisinde, ev bahçesinde çadır kurduk.

Dilini hiç bilmediğimiz insanların evinde misafir olduk.
Bir gün suyu, tuvaleti olmayan bir fukara evinde konuk iken diğer gün özel jakuzisi bulunan villada konuk olduk.

Gün geldi yiyecek 2 tane şeftali ile 4 saat sıcakta yürüdük, gün geldi günlerce yetecek kadar yiyecek taşımak zorunda kaldık.

Sırpça ve Arnavutça öğrendik. -Derdimizi anlatacak kadar-
Farklı ülkelerin, milletlerin ortak kültürüne, tarihine tanık olduk.

Kendimizle hesaplaştık tüm yol boyunca. Nasıl da düşünmeden tükettiğimizi farkettik. Kelimeler ve kavramlar yeniden anlam bulmaya başladı. “Yeterli, uzak, az, çok” kavramları yeniden şekillendi.

Zorlu ve hiç alışık olmadığımız durumlarda sabırlı ve sakin kalmayı öğrendik.
Dürüst olmak gerekirse “Öğrendik” dediğim herşeyin sadece farkına vardık.

Yürüyerek seyahat etmek rota üzerinde birçok noktadan vazgeçmek anlamına da geliyor. Bu sebeple daha önce rotamız dışında kalan fakat illa görmek istediğimiz birkaç yere de otostop ile ulaşmak istedik. Uskup’ten itibaren birkaç hafta otostop ile Kosova-Prizren, KaradağTara ve Sırbistan-Belgrad‘a seyahat halinde olacağız.

Değişim bu yolculuğun ana temasıydı. Tüm yolculuğumuz boyunca her gün farklı yerler, yollar, insanlar, şartlarla karşılaştık. Ve şimdi bir değişim daha geçirmek vaktidir.

Tüm bu yolculuğumuz boyunca bizi takip eden, imkanları dahilinde destek olan, merak eden, soru soran, yorum yapan herkese teşekkür ediyorum.

CEVAP VER

Yorumunuz
Adınız

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.